Şiir Gibi Adam

E-Kitap İndir

 
 

Üstede Ki Resme Tıklayarak E-Kitap Programını İndire Billirsiniz


        

Kayıp babasıyla doğacak çocuğu arasında kalmış bir kadın... Hayatın anlamını arayan bir insan: Karen Kimya... Kapıları sırlara açılan bir kent... Sırların mucizelere dönüştüğü geceler. Mucizelerin hakikat sayıldığı zamanlar... Yedi yüz yıl öncesinden gelen bir fısıltı... Aşkı sadece aşkla tartanların ıtırlı soluğu... Ölümün yok edemediği bir sevda... Yıllara direnen bir sevgi; Şems-i Tebrizi ve Mevlâna Celaleddin-i Rumi... Günümüzden yedi yüz küsur yıl öncesine uzanan gerilim dolu, heyecan yüklü, mistik bir serüven... Taşta kan vardı, gökyüzünde dolunay, bahçede toprak kokusu. Ürkütücü bir serinlik içinde yüzüyordu ağaçlar. Kış güllerinin katmerlenme vaktiydi, nergislerin tazelenme demi. Yedi kişi girmişti bahçeye... Yedi öfkeli yürek, nefretin ele geçirdiği yedi akıl, yedi keskin bıçak. Yedi lanetli adam bahçenin sessizliğini yedi parçaya bölerek yürüdü kurbanlarının bulunduğu tahta kapıya... Taşta kan vardı. Bahçede ürkütücü bir serinlik. Cinayetin tek tanığı dolunaydı. Hiç şaşırmadan, ürpermeden, korkmadan bakıyordu uzun boylu kavak ağaçlarının ölü yapraklarının arasından. Yedi kişiden en genç olanı vurmuştu kapıya. En yaşlı olanı çağırmıştı içeridekini. Yedi kişinin yedisi birden saplamıştı bıçaklarını içeriden çıkana. Taşta kan vardı. İnsanların yüreklerinde nefret, dolunayda derin bir sükûnet...





 

Ya ortasındasındır AŞK'ın merkezinde; ya da dışındasındır hasretinde.. Ella Rubinntain (40) Amerikalı bir ev kadınıdır. Tipik burjuva değerlerinin hâkim olduğu oldukça varlıklı bir ailesi düzenli ve görünüşte 'sorunsuz' bir evliliği vardır. Üç çocuğunu da büyüttükten sonra bir yayınevinde editör-asistanı olarak iş bulur; görevi A. Z. Zahara adlı tanınmamış bir yazarın tasavvuf felsefesini konu alan tarihi romanını değerlendirmektir. Ancak hayatının kritik bir döneminde eline aldığı bu kitap hiç beklemediği bir şekilde Ella'yı derinden sarsacak dünyevi aşkı keşfetmek adına zorlu ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmasına neden olacaktır. Hayatlarımızın durgun gölünü dalgalandıran taş misali yüzleşmek zorunda olduğumuz sıkıntılar acılar… ve aşkın peşinde kat etmek zorunda olduğumuz zorlu yollar ödediğimiz bedeller… Aşk… kitap içinde bir kitap hayatın anlamı peşinde bir aşk macerası… Aşk… Elif Şafak'tan arayışa gerçeğe ve keşfetmeye dair bir roman.





 


Her yazdığı romanla yüz binlerin kalbini feth eden İskender Pala yeni romanı ‘OD’ ile yeniden  okurlarını selamlıyor. Od bir Yunus Emre romanı.  Gök kubbemizin her zaman parlayan ve hep çok sevilen, şiirleri gönülden gönüle dolup dilden dile dolaşan Yunus Emre, bu kez OD’un ana kahramanı. İskender Pala’nın ilim ve kültür adamı olmasının yanında, yazar kişiliğinin imbiğinden geçirilerek aşkın tahtına bir kez daha oturtuluyor. 13. yüzyılın her bakımdan kavruk ve yanıp yıkılan ortamına Yunus Emre’nin gelişi tarihi atmosfer içerisinde hakiki anlamına kavuşturuluyor. Yıkıntılar ve yangınlar içinden bir gönül ve bir insanlık anıtının inşa edilişi cümle cümle anlatıyor ve elbette kalbe dokuna dokuna yol alıyor. Romanın her sayfasında Yunus’un hamlıktan saflığa geçişi okunuyor.

Biliyorum,

“Biz bu ilden gider olduk,

kalanlara selam olsun,” demişti…

Yine Biliyorum,

“Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun.” Demişti…

Ve Sevgili’ye gittiği o geceden sonra adının dilden dile,

Aşkının gönülden gönüle dolaştığını da biliyorum…

Şimdilerde ona kimisi Âşık Yunus, Miskin Yunus…

Derviş Yunus…Varsın onu da desinler.

Ve Türk yurtlarında, onu en çok “Bizim Yunus” diye çağırırlar.

Biliyorum.








 
  Cherry tarafından kaleme alınmış etkileyici bir eser. Unutamayacağınız bir kitaba başlamaya hazırmısınız. Bir insanı dış görüşünü ile değerlendiremeyen ve  içten içe o insana kendini çeken kuvete engel olmayan biriydi o. İki insan farklı duygular hayatlar yaşayabilirdi fakat ikiside yapayanlızlığın ne olduğunu biliyorsa aslında aralarında çokta farklı bir durum yoktu.

Geçmişin Kırıkları Hakkında

Beni Tristan Cole hakkında uyarmışlardı. "Ondan uzak dur," demişlerdi. "O bir pislik." "O duygusuz." "O yaralı."

Birisini dış görünüşüne göre yargılamak, Tristan'a bakıp bir canavar görmek kolaydı. Ama ben bunu yapamazdım. Onun içinde taşıdığı enkazı kabul etmeliydim çünkü benim içimde de bir enkaz vardı. İkimiz de yapayalnızdık. İkimiz de yanımızda olacak birini arıyorduk. Daha fazlasını arıyorduk. İkimiz de geçmişin kırık parçalarını bir araya getirmek istiyorduk. Belki o zaman nasıl nefes alındığını hatırlayabilirdik...



İki iyi yakın kız arkadaşın en büyük hayalali usta birer balerin olup dünya turnasine çıkmaktı. Fakat birisi hiç sevmediği pompon kızlar tarafından kovalanmakta diğeri ise umutsuz bir aşka tuulmuş şekilde bulmuştu kedini. bunlar yetmezmiş gibi Olivia birde hasta olunca umutları daha tükenmişti fakat zoey her an Olivia'ya destek olup onun her an iyileşip eski hayallerine tekrar ulaşacağı umudu ile dik durmaya çalışıyor ve bunu Olivia'ya da aşılıyordu.



  

Aşk = Aşk

Heyecan + Sonsuzluk = Bennett x Chloe 0 + 0 = ?

Şimdi biraz zamanda geri dönme vakti. Chloe ile Bennett’in arkadaşları yeni aşklara yelken açarken tatlı sert çiftimizin hayatında olanlar kaçırılmayacak kadar eğlenceli.

Chloe iş konusunda yeni bir başlangıç yaptığı için çok hırslı. New York’ta açacakları yeni şubeyle ilgili yapılması gereken tonlarca şey var. Ancak Bennett ayrılığın ardından sevgilisiyle biraz baş başa kalmak istiyor. Paris’te birlikte geçirecekleri yalnızca birkaç haftacık…

Nihayet Chloe ikna olduğundaysa bu işin sürpriz bir sona doğru gideceği bellidir.

“Zekice, seksi ve doyurucu. Dalında klasik olmaya aday.”
-Tara Sue Me-


 
  

Gaiblerden bir ses geldi: Bu adam,
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birdenbire dam;
Gök devrildi, künde üstüne künde...
Pencereye koştum: Kızıl kıyamet!
Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı!
Sonsuzluk, elinde bir mavi tülbent,
Ok çekti yukardan, üstüme avcı.
Ateşten zehrini tattım bu okun.
Bir anda kül etti can elmasımı.
Sanki burnum, değdi burnuna (yok)un,
Kustum, öz ağzımdan kafatasımı.







Servet-i Fünûn dergisinde 1897-1898 yılları arasında tefrika edilen Aşk-ı Memnu, Türk romanının Batılılaşma seyri içerisinde tekniğiyle öne çıkan en kusursuz eserlerden biridir. Halid Ziya Uşaklıgil bireysel mutluluk meselesini Boğaziçi'nde alafranga bir hayat süren aileler ve bu ailelerin bireyleri arasındaki aşk ve kıskançlık duygularıyla anlatırken psikolojik gerçekliğin başarılı bir resmini çizmiştir.

Toplumsal yaşamın sınırları ve yargılarıyla belirlenmiş kadın kavramına bütün bunlardan uzak bir şekilde yalnızca bireyin ruhsal çatışmaları üzerinden eğilen Aşk-ı Memnu dili, anlatımı ve tekniğiyle edebiyatımızda bir ilktir.




 


 



REŞAT NURİ GÜNTEKİN'in birçok hikayesinin toplandığı bu kitap, insanların gönül dünyalarının zenginliğini, aşkın, sevginin ve dostluğun bütün renklerini ustalıkla sergiliyor. Mektuplar, anılar ve gerçekler başarıyla dile getirilmiş. Bu kitapta ayrıca birkaç küçük oyun da yer alıyor.







Sultan II. Abdülhamid 33 yıl boyunca etrafı "kurtlar"la çevrili bir ülkeyi sağ salim sahile çıkarmanın mücadelesini verdi. Hasta Adam‘ın mirasının paylaşılması konusu 1850‘lerde gündeme gelmişti. 1878‘de Rusya karşısındaki ağır yenilgimiz, emperyalizmin iştahını kabartmıştı ve Türkiye‘de darbe üstüne darbe yapılıyordu. Önce Sultan Abdülaziz‘e yapıldı darbe, sonra V. Murad‘a. Sanıldı ki, Osmanlı‘nın kaderi pamuk ipliğine bağlı. Nitekim Sultan Abdülhamid tahta geçtiğinde İngiliz Dışişleri Bakanı, kendisini tehdit etmiş, ‘Ayağını denk alsın, ona da öncekilere yaptığımızı yaparız‘ demişti. Çöküş için gün sayılırken, bu 34 yaşındaki adam, 30 yılını adayacağı bir icraatın düğmesine basıyordu. Ülkeyi bir barış dönemine sokarken, kazanılan zamanda demiryolu ağından eğitim yatırımlarına kadar bir dolu projeye imza atıyordu. Kendisini feda etmişti ama 30 yılda yetiştirdiği nesil, Çanakkale‘den Sina çölüne kadar emperyalizme karşı Akif‘in deyişiyle ‘kıta kapma‘ oyunu oynayacaktı. "Kızıl Sultan" demişlerdi ona. Kendi açılarından haklıydılar. Çünkü Osmanlı‘nın paylaşımını pahalıya getirmişti Avrupa‘ya. Kansız olacağını sandıkları Osmanlı gövdesindeki ameliyat, 30 yıllık gecikme sayesinde Avrupa‘nın kanlı bir iç savaşına dönüşmüş ve bir dünya meselesi haline gelmişti. Osmanlı tarihini yeniden yazmaya koyulan Mustafa Armağan‘ın titiz ve akıcı kaleminden Son Sultan‘ın Kurtlarla Dansı... Kitabı okuyunca dansın bugün de devam ettiğini fark edeceksiniz...




  



 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol