Tassavufi Yazılar
İslâm fıkhının mühim sîmâlarından biri olan Karâfî der ki:
“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hiçbir mûcizesi olmasaydı, (yetiştirmiş olduğu) ashâb-ı kirâm, O’nun nübüvvetine delil olarak kâfî gelirdi.”
Allah ve Rasûlü’nden uzak yaşanan her asır, esâsen bir câhiliye asrıdır. İlâhî ve nebevî beyanlarla ıslah olmamış her asrın vahşetleri birbirine denktir…
Zira zamanın, mekânın, hayat şartlarının ve dekorların değişmiş olması, insan tabiatını değiştirmiyor. Bugün haz ve hız odaklı yaşayan modern câhiliye insanı ile, 14 asır önceki bedevî câhiliye insanı arasında bir gardırop farkından başka ne var?
İnfak, yalnız maddî değildir. Rabbin ihsân ettiği her şeyden infak edilmelidir. İslâm’ın yaşanarak tebliğ edilmesi, infâkın en güzelidir…Ne kadar şükretsek az ki, “Hâdî” esmâsının tecellîsine mazhar olarak İslâm nîmetiyle dünyaya geldik. Fakat bu mazhariyetle son nefesi verebileceğimizin bir teminâtı yok. Allah Teâlâ bize; “Ancak müslümanlar olarak can verin!” (Âl-i İmrân, 102) buyuruyor. Son nefeste ayak kaymasından kurtulmanın çâresi; bir ömür, Allâh’ın dînini yaşamak ve yaşatmak, yani iç âlemini tezkiye etmek ve tebliğ için fedakârlıkla gayret etmektir.